21 Temmuz 2013 Pazar

En Çok " PAPATYALAR"ı Severim

 
   Çiçeklerden en çok papatyaları severim ben .Baharın habercisidir onlar ; her bahar kendiliğinden ortaya çıkarlar .. Ve yaz biterken kururlar
   En çok Papatyaları severim ben ;bilir misin dalındayken kokmaz onlar ancak koparılıp öldükten sonra çıkar kokuları Ölümün en güzel kokusu derler bu yüzden. Ölüm papatyalara bile yakışmaz oysa ölmeseler hiç keşke ..
    En çok Papatyaları severim ben ; Gül gibi aşkı haykırmaz;orkide gibi farkedilir olmaz; zambak gibi güzel kokmaz ama masumdur işte ... Masum ve içten bazen de çocukça ...

    En çok Papatyaları severim ben ; tıpkı seni sevdiğim gibi neden diye sorma bana : 
    
    Öyle işte ...


@kumruhatun

20 Temmuz 2013 Cumartesi

BRIAN CRAIN







Brian was born in Hollywood, California. He has been composing music as long as he can remember. Family members tell him that when he was very young he began whistling nearly all the time. When someone would ask what he was whistling, Brian would usually answer something like, "I don't know. I just made it up."

He was only six years old when his parents bought a baby grand piano, thinking that Brian's musical talents could use a more polished medium. But Brian continued to whistle his songs. He was not drawn to the keyboard. When he was ten years old, Brian began taking piano lessons, but he soon became bored with the lessons. Besides, the piano took time away from his new passion, baseball. So he gave up the piano. His need to compose, however, would not be stopped. His friends would often hear him whistling his newest compositions during practice or games on the baseball diamond. At this young age, Brian was dreaming of becoming a professional baseball player while whistling his own songs.

Brian would occasionally sit down at that nearly forgotten piano. He would improvise at the keyboard, just as he had always improvised with his whistling, playing with the notes until something started sounding just right. He was, without realizing it, teaching himself to play the piano.

Also without intending to do it, Brian was training himself to compose at the piano. By his early twenties, he was composing songs for award-winning children's films. He was also still nurturing his dream of playing professional baseball, but after unsuccessful tryouts with professional teams, he sadly let that dream slip away.

It was during this time that his family suggested he record his personal piano works and release them on CD. He had never seriously considered recording for CD release, but when he recorded the first album, it was so well received that he started spending all his time composing and recording his own works. Now he jokes that the best thing that ever happened to him was not becoming a professional baseball player.

Many of Brian's compositions are used in movies and television commercials in the United States, Canada, Sweden, Finland, Hungary, etc... He has also achieved great success with his two duet albums "Piano and Cello Duet" and "Piano and Violin Duet", inspiring tens of thousands of piano, violin and cello players to perform Brian's compositions all over the world.

In 2013 Brian was honored as the Honorary Cultural Ambassador for Yeongwol,
S. Korea.











16 Temmuz 2013 Salı

SEVGİ ye Dâir : Sevgiler de "SEVGİ" Nerde ?




 
“Sevgi” nin anlamını bilenlere:

    Herkesin dilinde şimdi SEVGİ ; SEVMEK ; SEVİYORUM …  Bu kadar fazla mı kullanılmalıydı peki bu kelime … "Yıpranmamalı sürekli söylenip " der büyüklerimiz; Onlar hep sevgisini içinde saklar pek sık söylemez .Çatık kaşlıdır biraz asık suratlıdır ana babalar .  baba lar ; asık suratlıdır anneler .. "Şımarmasın velet "derler .. Oysa hiç fazla sevgiden şımarır mı insan ?  Acaba biz bu yüzden mi sevgiyi tam öğrenemeden büyüdük. Mesela bilirdik bizi sevdiklerini ama defalarca duymazdık ağızlarından o sebepledir  ki utangaç büyüdür biraz . Sevgiyi söylemek sanki ayıpmış gibi .. Şimdi Biz o neslin çocukları şimdi nasıl deriz sevdiğimize haykıra haykıra " Seni Seviyorum".
 Şimdi açın sosyal medyayı televizyonları hep sevgi üzerine konuşulmuyor mu ? Söyleşilerde arkadaş toplantılarında romanlarda gazetelerin i sayfalarında koca puntolarla sayfalarca SEVGİ sürekli anlatılmıyor mu ? Bu kadar söylemeye çekindiğimiz sevgi nin açlığını çeker ve onun olduğu hikayeleri severek heyecanla takip ederiz..Mesela bakıyorum sevgililere aşk ve sevgi mesajına boğulmuş sms ler ; mailler ; televizyonlarda ilanı aşk etmeler İ bilboardlara reklam afişi gibi kocaman puntolarla sevgiyi reklam etmeler ; sevgiyi başlarında tabela varmış gibi yaşar ama çok kısa zamanda da tüketirler hatta Yalan bedenlere dokunan rüzgar irkilmesi gibi yaşanan ilşkilerde bile seni seviyorumlar havada uçuşur.. Peki gerçekten sevgi bu mu ?  Biz gerçekten hakeden insanlara mı söylüyoruz sevdiğimizi yoksa değerini anlamadan yüreğimizde hissettiğimiz her kıpırtıyı sevgi ile anlamlandırıyoruz . Bir düşünün kaç tane gerçek sevgiyi gerçek sandığımız sanal sevgiler için geride bırakıp yitirdik ?
  Aslında biz asıl sevdiklerimize söyleyemeyiz sevdiğimizi dilimiz tutulur ayıplar gelir aklımıza büyüklerimizin dediği seviyorumlar düğüm olur ilmek ilmek takılıverir boğazımıza ve sonunda ya terkedilişin ardından  tek başına bir deniz kıyısında ya da onun mezarı başında ağlarken haykırırız o iki elimeyi : SEVİ SEVİYORUM hep sevdim . Keşke yanımda olsan diye ..Yozlaşmış duygularımızın unuttuğu sevgi ; elindekinin kıymetini bilmeyip onu YOK  ettiğimizde ortaya çıkan o KALP acısı ile akar gözlerimizden damla damla .. İşte o çektiğimiz acıda o kıymet bilmeme hissindeki "kıymet"  tedir sevgi aslında .. Sevgi mücadele etmektir değer vermektir kıymetlidir .Gönül kuytunuzdadır o .. Sevdiğinden beklentisizdir ama kendi içinde aşk besler ; şevkat besler ; sahiplenme besler .. Çevrene bir baksana tüm kâinat sevgiyle yaratılmıştır aslında ve her canlı sevginin eseridir .
       Hem sevgi sadece sevgiliye ait değildir  ki sevgi bir anne şefkatinde bir baba kucağında ; bir güneş yakışında bir gece karanlığında bir deniz kokusunda bir bebek gülüşünde ve bir yârin ölene kadar unutamadığın ilk  öpüşündedir ..Sevgi bir çocuğun savaşta kaybettiği ailesinin ardından minik elleri ile sardığı  kardeşinin ufacık gülümsemesinde ve küçük kız çocuğunun yüreğinde gizlidir .
  Şimdi bir başka bak etrafına  .. Sevgi ile yaratılanı sevgisizliğin ile kirletme .. Kendini sev önce aileni ; yârini sev ; kardeşini ; dostunu ; komşunu ; dedeni ; büyükanneni ; balkonundaki çiçeği ; doğayı ; hayvanları sev ; nefes almayı ; renkleri sev ve insanları . Yüreğinde yeşert onu değer ver ve sakın hakadene söylemek için gecikme ...


SEV  ; ÇOK SEV ; KARŞILIKSIZ SEV VE GÖR BAK NASIL CENNET OLACAK DÜNYA!


KumruHatun






HER CANLI NIN CANI YANAR ELBET






KAYBETTİKLERİNE SADECE  İNSANOĞLU MU İSYAN EDER SANIYORSUN ?

14 Temmuz 2013 Pazar

NEYİ ÖZLEDİM BİLİYOR MUSUN ?




İçimde  öyle  duygular  var  ki
Özgürgürlüğü   çalınmış  kuşlar  gibi
Kiminin  kemiğine  bıçak  dayalı
Kiminin  boynunda  ölüm  halkası
Kimide  ölesiye  yorgun  bir  o kadar  yaralı
 
Neyi   özledim  biliyormusun ?
Mutlu  olmayı
İçimde  bir   burukluk  hissetmeden
Hangi  acılara  gebe  olduğnu  hiç  düşünmeden
Özgürce   ve  sınırsız  mutlu  olmayı
 
Ne   isterdim  biliyormusun ?
Yüreğimi  parçalarcasına  bir  aaah  çekmeden
Seni  düşünmeyi ,  seni  düşünürken  gülümsemeyi
Bir  anı  olsun  isterdim  senden  bana  kalan , tek bir  anı
Sensizlik  boynumu  büktüğünde  yüreğimi  ısıtacak
 Bana  sen  olacak  yokluğunu  unutturacak  bir  anı
 
Hasretin , yüreğimi  avuçlarının  arasına  her  aldığında
Beni  hüzünle  boğup  soluksuz  bıraktığında
Seni benden  fazla  gören  yeryüzünde  ne  varsa
Bu  bir  kuş  olsa  bile  kıskanıyorum
Bazen  çaresizlik  öyle  bir  boy  gösteriyor  ki
Bir  labirentin  içinde  buluyorum   kendimi
Çıkmazlar  sağ  yanımda  engellerse  sol yanımda
Çaresizlik  baş  köşede ;  ya  mucize  dedikleri
İşte  o  benden  çok    uzaklarda
 
Uykuya  dalıpta  uyanmak   istemediğim  bir  çok  gecem  oldu
Sen  değil   acılar   koynuma   sokuldukça  sokuldu
Sana  olan  hasretimi  yatağımdaki  boş   yerini
Teninin  tenime  deyişini  kısacası  sana  olan  özlemimi
Ancak  sensizliğe  anlatabiliyorum
Yokluğunla  dertleşirken  gözlerimden  iki damla  yaş  süzülüyor
Ve  işte  o  an  ben  ağladığım  için   ağlıyorum
 
Senden  sonra  neyi  özledim  biliyormusun ?
Hayatı  sevmeyi
Sensiz  her  şey  o kadar boş  o kadar  anlamsız ki ..
Güneş  parlaklığını  kaybetmiş   gözlerimde  çiçekler  güzelliğini
Renkleri  o kadar  mat  öyle  hüzün  kokuyorlar ki ..
Bir  çocuğun  gözlerinde  arıyorum  seni
Bir  kuşun  göklerde  süzülüşünde
Bulutlar  resmini  çizsin  istiyorum
Biliyorum  bu  bir  düş  birazcıkta  delice ..
 
Bazen   neyi  arzuluyorum  biliyormusun ?
Ölümü ;  onu  hiç  sevmesemde
Ölüm  bana  öyle  yakın  ki ,  o bende  içimde
Ölüm  yokluğun  demek ,  çaresizlik  ümitsizlik  demek
Ölüm  hayallerin  bittiği  yere  gelir
Soğuk  kokusunu  bedene  tene  verir
Ben  hep  böyle  için  için  eriyeceksem
Mutluluğu  uzaktan  başka  gözlerde  seyredeceksem
Sevgimi  ayrılığa  duygularımı  acılara  teslim  edeceksem
Her  gün  ölmektense  bir  defa  ölmeyi  tercih  ederim
 
Ne  istiyorum  biliyormusun ?
Zamanın  benimle  oynadığı  oyunun  bitmesini
Benden  aldığı  her  şeyi  geri  vermesini
İçimi  bir  sevinç  doldursun   istiyorum
Yüreğim   kıpır  kıpır  olsun  kahkahalarım   hıçkırıkları  kıskandırmalı
Özgür  bırakmak  istiyorum
İçime  hapsettiğim  tüm  duyguları  çılgın  veya  akıllı
 
Bir  günü  bekliyorum   bir  günü
Bu   öyle  bir  gün  olmalı ki  
Seni  ayrılığın  kollarından  koparıp  bana  vermeli
İçimdeki  bu  acıyı  hasreti  dindirmeli
Kalbimin  bedenimin  ruhumun  sana  ihtiyacı  var
Bunu  bilmek  zorunda  bilmeli
O  gün  gelmek  zorunda   gelmeli .


Alıntıdır 
 

Catch The Moment



       WE LIVE IN OUR MOMENTS
BUT MORE IMPORTANTLY LIVE FOR OUR LOVE 





İnsanlar birbirleriyle neden beraber oluyor hiç düşündün mü ? Neden bir arada kalıyor?  Peki  İki yarımdan bir tam oluşuyor mu? İki yalniz yanyana da olsa yalniz oluyor derler .. Biz iki yalniz ; yalnizligimizda birlikte cogaldik bu sefer ; kalabaliklastik ; iki yarımdan koca bir Dünya yarattık ..
   Aşk bazen umudunu kaybettigin anda çikmaz mı karsına ? .... Ummadığın anda biri gelir ; O , sen   gibidir ; O da eksiktir , yalnızdır ; kocaman bir kalabalıkta tek başına bir koca yürektir O .. Konuşursun  ; nehir olur akar yalnızlığını anlatırsın . Paylaşılan yalnızlığınızda bir AN gelir ve artık hiçbirşey eskisi gibi değildir..  İki yalnızın kalbi çarpışmıştır işte...
   Kelebekler her gün karın boşluğunda dans ediyordur artık ; her öpüş bal tadindadır. Her gün biraz daha büyür ve biraz daha öğrenir ve her gün bir kez daha asik olursun O na ... Önceliklerinin  en üstünde kendin gibi onun adı kocaman neonlarla yazar... Benliğin kaybolmadan biz olmuşsundur artık ..  Çünku O seni hep sen olman icin desteklemektedir. Sabahlari güne başlarken suratında ‘Ama o var ve tam da bu dünyada ‘ hissi diğer şükranların arasında en yukardadır artık ..
  Eski Sen degilsindir ; kendini eksiltmeden çogalmişsındır ; açligin doymus ; hiçligin kaybolmus ; bezginliğin mutluluğa adim atmıştır .Tüm kısıtlanmisliklarin arasinda daha da güclenmis ; hayallerinin pesinden koşar adim gitmeye baslamissindir..

  Kör olduğunu sandığın için göremediğin rüyaları artık Onunla görüyorsundur.
  Ve hepsinin başlangıcı aslında sadece yakaladığın yarım sn lik o andır..
   Aşk bir yerdesin biliyorum ; ayni yildiza bakiyor ve ozluyoruz  Dokunmanin tene değil yüreğe olduğunu biliyoruz .. Bu sebeple biz hep yüregimize sariliyoruz.

Her AŞK ı arayan kalbin O ANı yakalaması dileği ile...
Yüreği ile seven iyi insanlara ithafen ..... 

@kumruhatun
10.01.2013

Zehrî Aşk







Sen benim hüzün yanımsın... Güneşin vurmadığı gölgede kalan yanım. Kimselerin bilmediği kendime sakladığım. En çok ayazda kalmış olup da rüzgara savuramadığım, alıp alıp defalarca sineme sardığım yanımsın. En çok kanayan yarama sarmaya çalıştığımsın. Sardıkça kanayan kanadıkça sardığımsın…
Sen benim hüzün yanımsın.. Her doğan günle bir kez daha ümidimi yıkan tarafımsın. “Olmadı olmayacak” dedirten hain düşmanımsın. “Ah çıksa gelse şimdi…” diyecek kadar kendimi kaptırdığım saflığımsın. “Çıksa ve gelse, alsa ve götürse…” diye çırpan kanadımsın. Ve her defasında kendime kırk kez söyleyip kırk kez yanıldığımsın.
Sen benim hüzün yanımsın.. Söküp atamadığım umut çiçeklerini gömdüğüm toprağımsın. Bahar gelir yeşerir diye yağmur, çamur, kar kış demeden suladığımsın. Olur da bir gün açarsın diye beklediğim sevdamsın. Sevda çiçekleri açar mı bilinmez ama umuduna umudumu bağladığımsın.
Sen benim hüzün yanımsın... Dar vakitte bulup tez zamandaki kaybımsın. “Ne olur kal benimle” dedirtecek kadar yalvardığımsın. “Sensiz hayatı istemiyorum” diyecek kadar uçurumdan kendimi attığımsın. Geceyle gündüzümü, yanlışla doğrumu karıştıran arafımsın. Sahi sen benim soldan soldan vuran yanımsın.
Sen benim hüzün yanımsın.. Sensizken anlamını yitirdiğim hayatımsın. Bütün kelimelerime yüklediğim anlamsın. “Sen” diye başlayıp da bitiremediğim üç noktamsın. “Sen, sen ille de sen” diye durup durup nefes aldığımsın. “Sen varsan ben varım” dedirtecek kadar kendimi hiçe saydığımsın. Kaderi kaderime yazılsın diye her gün Yaratıcıya yalvardığımsın. Aklımda, yüreğimde ve duamda olansın.
Sen benim hüzün yanımsın.. Bakışına hasret kaldığım, sesine özlemle bağlandığımsın. Özlemim, hasretim, bakmaya doyamadığımsın. Bahtıma doğanımsın. Olmazsa olmazsımsın. Nefretim, öfkem, kinim, sevincim, umudum, düşüm, rüyam, hayalim en çok da ağlayan, en çok da ağlatan yanımsın…
Sen tarifi imkansız aşkımsın. Cansın… Candasın… Canımdan öte canımsın..!!


Zehrî Aşk -Yusuf Duman 



KEDER ARKADAŞI





Zaman geçiyor yaşlanıyoruz ... Doğum ve ölüm arasındaki yollardan farklı hızlarda dolaşıyoruz .. Hepimiz biliyoruz bir sonu var hayatın .. Bir gün hepimiz öleceğiz . Peki insanı sevdiklerinin ölümümü yoksa kendi ölümü mü daha çok korkutur.?
Ben ölmekten korkmuyorum .. İnsanların tüm acılarını bitirdiğine inanıyorum hatta .. Huzuru bulacağımıza .. Ama sevdiklerimin ölmesinden korkuyorum .. Dokunarak seven birisi olarak beynimdeki hasrete karşı gelsemde kokusunu özlediğimde burnumun tenini özlediğimde ellerimin sesini özlediğimde kulaklarımın gülüşünü ve yüzünü özlediğimde gözlerimin sızısını nasıl dindiririm bilemiyorum . Ölüm aslında en çok sizden sevdiklerinizi alarak size en büyük kötülüğü yapar .. Ölen için an durur ama siz O acılarla yaşamaya devam edersiniz .Hep söylenir ya 
"Ölüm herkesi değiştirir, ölü hariç”  diye . Ölüp gidenin arkasından kalan her yürek artık asla eskisi gibi değildir. Özelliklede bir eş bir evlat bir ana bir baba ise geride kalan ..
  Bir köşe yazısında okumuştum Bedia Ceylan ın babasının ardından ne yazdığını :

“Abime yemin ettirdim;
‘Babamı yıkarken saçından keseceksin’ dedim.
Kesti.
Kutsal emanetimi bir kutuya koydum, bakıyorum bayram sabahları, saçları aynı..."

  O an hiç ölen babasını hiç tanımasam da bir mengeneyle sıkışmış olan kalbimin acısına daha fazla dayanamadım . Sağnak oldu gözlerim için için ağladım  Kendimi gördüm onda ; o kadın da ben  gibiydi işte kokluyordu o bir tutam saçı ;  dokunuyordu babasının saçlarına ve gözlerini kapatıp yıllar önce babasına doya doya sarıldığı anları yaşıyordu zihninde ..

MÜSLÜM GÜRSES in ölümünün ardından kıymetli eşi MUHTEREM NUR şöyle anlatmıştı eşinden ayrılmanın acısını :

""" DÜNYA nın EN İYİ İNSANINI KAYBETTİĞİM İÇİN ÇOK ÜZÜLÜYORUM . ONUN GİBİ BİRİ BİR DAHA DÜNYAYA GELMEYECEK BİLİYORUM ..""

Nasıl başka kelimelerle anlatılabilir di ki ??? Dünyanın en iyi insanı diyordu yıllardır aynı yastığa baş koyduğu adam için ...

Mehmet Ali Birand ın ölümünün ardından ailesi gazeteye ilanı şu şekilde vermişti :
"Cemre Birand'ın en yakın arkadaşı ve eşi Mehmet Ali Birand'ı kaybettik"
  O tek satır ne çok anlam yüklüydü .. Onlar çok iyi arkadaşlarıdı çünkü dostlardı .. Cemre Birand ın en kötü en kederli anlarında yanındaki adam dı eşi ve en yakın dostu Mehmet Ali Birand .Sevinçlerle coşmamışlardı sadece kederlerle de mücadele etmiş birbirlerine yolda olmuşlardı. Ne acıki Cemre Birand için acı iki taraflıydı hem en yakın arkadaşını kaybetmiş hemde aynı yastığa baş koyduğu eşini aşkını kaybetmişti.. 
  Aşk ; sevgi anlam kazanır mı dostluk olmayınca paylaşmadıkça acılarla sınanmadıkça birbirine destek olmadıkça hastalıkta sağlıkta elini bırakmamak için yeminler dilden akmadıkça .? Hepimimizin acıları hüzünleri gizlidir. Kimse bilmez çünkü paylaşmaktan çekiniriz korkarız ; kimsenin bizim acılarımızı anlayamacağını düşünürüz .  Güzel anlarınızda yanınızda olan dost bildiklerinizin zor anınızda teker teker dağıldığını görürsünüz . Sizin içinizde hissettiğiniz kadar asla bir başkası hissedemez kederlerinizi..
  Şimdiki aşklara sevgilere bakıyorum da neyi tükettik çok açık aslında "paylaşmayı"  .. Sıkıntılar kapımızı çaldığında sevdiklerimizin elini sımsıkı tutacak cesaretimizi kaybettik biz . Bu sebepledir ki acılar ayrılıklar hatta ölümler bile bu kadar yaralamıyor bizi ...  En ateşli sevdaları bir ufak kelimeye bir kriz haline söndürdük biz ..
    Üç kadının Üç hikayesinde de  aslında aynı ortak nokta vardı kederleri paylaşacak kadar yakın olmak .. Sevgi Aşk hiç farketmez anne , evlat,eş, sevgili , yâr adı ne olursa olsun eğer yüreklerde iz bırakmak istiyorsan , ölümsüz olmak istiyorsan yürekte ;  öyle sev ki  gülmek te sizinle olsun ağlamakta ; sevinç te sizinle sıkıntıda ; mutlulukta sizinle hüzünde ...
   Öyle SEV ki hiç kimseler yokken sen var ol .. Sonunu bilmediğimiz KADER de sen kader değil KEDER arkadaşı ol..
KADER e inat KEDER de bir olan tüm SEVGİLERE ve AŞK lara ithafen : Ölümsüz olmanız dileğıyle   

KumruHatun 

..

Kumru Hatun






 Ne olduğumun kim olduğumun aslında pek önemi yok bir kadınım sadece hisleri ile hayata dokunan .. Hayatı kalemiyle kağıtlara kazıyan sandık içi hayallerini kağıtlara taşıyan 32 yaşında bir kadın KumruHatun. Birden bire ne olduğunu anlamadan bir bakmışım Dünyada yım . İnsanlar doğarken ailelerini seçemiyor doğarken babam bu olsun annem de bu olsun diyemiyoruz. Ama geçmişe bakıyorum da yine doğacaksın deseler aynı anne babanın kızı olmak isterdim . Yaşanılan sıkıntılar üzüntüler ne olursa olsun ailemin şevkatini hiçbirşeye değişmem . Ailenin deli hırçın asi kızı olan ben bindiğim hayat gemisi ile biraz dalgalı biraz sakin babam ile fırtınalı annem ile sağnak yağışlı kardeşim ile de lodoslu poyrazlı geçen çocukluk ve geçlık yolcuğunu tamamladıktan sonra iş hayatına atıldım.Bankacı oldum ailem bankacı olmamı istedi diye sabah 9 akşam 5 dediler ohh.. Ama ben hep tiyatrocu olmak istedim ve bir yazar.. Lise ve üniversitede tiyatro çalışmaları iş hayatı ile bitti gitti.. Bende şartlarımdan zevk almaya karar verdim . Bankaya hiçbir zaman finans ve matematik ağırlıklı masa başı iş olarak bakmadım . Şube bir tiyatro sahnesi her gün ayrı bir oyun bir monolog hatta bazı günler bir müzikal dedim . 10 yılda binlerce hayata dokundum binlerce insan tanıdım ve şu an orta düzey yönetici sevyesindeyim . Hayat bir mutlu olmak oyunu ise ve mutsuzlukla savaşmak gerekli ise en iyi stratejiyi kurmak bizim işimiz . Deliyim ben hayata farklı açılardan bakabilen bir deli ve bir kumru aşkın kumrulardaki gibi ayrıcalıklı olduğununa inanan bir kuş .. Hayal ettim ve başlangıcı burası ..

  Şimdi Hayali kağıda çizme zamanı ..


Perde Açılsın