İster tek gecelik, ister çok gecelik
ilişki, isterse sevgili...
Bunlar erkeğin mutluluk iksiridir...
İlişkinin kalitesi değil, kantitesi
(sayısı) önemlidir...
Erkek müthiş bir sevgili olduğuna inanır...
Kadınların ruhunu anladığını sanır...
Sevgilisi ya da ilişkisi olan kadınların,
onsuz yapamayacaklarına derinden inanır...
“Müthiş bir sevgilidir...”
Kadınları güldürmekte ve
eğlendirmektedir...
Yatakta iyidir, en azından kötü olduğunu
söyleyen çıkmamıştır...
Kadına daha “kadını muamelesi”
çekmediğinden, keyiflidir...
Kadınlar bu durumdaki erkeklere fazla fırça
çekmezler...
Adamdan umutlarını muhafaza ettiklerinden
herifçioğlunu doğduğuna pişman etmezler...
Halen evlenilebilecek, hayat kurulabilecek
potansiyel yaratıktır o...
Sevgiliye efor testi yaptırmaya gerkek
yoktur...
Hele bir evlenilsin, o zaman nasılsa bütün
performanslar ortaya dökülecektir...
Bir bir...
Sırasıyla, parasıyla ve kafasıyla...
***
Kadın, ilişkide olduğu ya da sevgilisi
bulunduğu adamı çok sıkmaz, bunaltmaz...
En azından sıkmadığını ve bunaltmadığını
sanır...
Çünkü evlilik öncesi sevgililik ya da
ilişki zaten kadın için bir duraktır...
Amaç finale varmaktır...
Bir an önce, sevdiği ya da gözüne
kestirdiği adamın kadını olmaktır...
Kadın, kocasını ister...
Kendisini sevecek, kendisini beğenecek,
sakınacak, hatta sahiplenecek, kıskanacak, ona bir erkeğe ait olduğunu
hatırlatacak...
Kadın sevgili gibi koca ister...
Ama erkek, koca olduğu zaman sevgili
olamaz...
Bir erkek sevgiliyken iyi olmayabilir...
Ama sevgiliyken iyi olmayan bir erkek bile
koca olduğunda daha berbat olacaktır...
Bir erkek sevgiliyken mükemmel olabilir...
Ama kocayken mükemmel olmayacaktır...
Bir erkek sevgiliyken iyi olabilir...
Ama evliyken o iyilikten eser
kalmayacaktır...
Gerçekte erkek koca olunca kocayacaktır...
Kadın bir erkekle sevgililiği yeterli
görmez, kocası olsun ister...
Erkek sevgiliyken ki performansını
gösteremez, kocayken sevgili gibi hareket edemez...
Onun için erkekler kadınlarıyla evlenmeden
sevgili kalmak isterler...
Kadınlar ise evlenip, kocalarının sevgili
gibi davranmasını beklerler...
Kadın ile erkeğin en temel farklarından
biri budur...
***
Bunun temeli çocukluktur...
Kadının kariyer dışında nihai amacı, evlenip
çocuk sahibi olmaktır...
Çocuk sahibi olacağı erkek en mükemmeli
olmalıdır...
Boru değil, ondan çocuk sahibi olacaktır...
Kadın kocasının mükemmel bir sevgili,
mükemmel bir baba, mükemmel bir koca olmasını ister...
Erkek mükemmel baba olduğu mekanda,
mükemmel bir sevgili olamayacağına inanır...
Aile ocağında, sevgili ayaklarının hoş
karşılanmayacağını düşünür...
Çocuğunun önünde, anasının sevgilisi
olamayacağını varsayar...
Sevgili olacağı mekanı, evin dışında
seçer...
Çocuğunun anasının yatağını şehvetten,
arzudan, cinsellikten uzaklaştırır...
Karısının sevgilisi değil, kocası olmayı
benimser...
Oysa kadın için tam da bu noktada koca
esasen sevgilinin ta kendisidir...
Oysa bula bula bu noktada kendisine koca
yerine bir hırbo çıkmaktadır.
***
O zaman, hayaller kırılır...
Umutlar tükenir...
Dünya zindan olur...
Kadın artık çok uzaklarda kalan umutsuz bir
sevgiliyi arar olur...
Erkek, başka kadınlarda şehveti yaşar...
Kendi karısını ise hiçbir şeyden tatmin
olmayan, yediği önünde yemediği arkasında, yine de bunalımlarda bir yaratık
olarak kabullenir...
Erkek, yanında bir zamanlar aşık olup şimdi
sevgili bile yapmadığı bir kadınla;
Kadın ise, artık çok uzaklarda kalan bir
sevgiliye özlem duyarak, zaman zaman aldatarak, bir nebze rahatlayarak
“kaybolan yıllar şarkısını mırıldanır...”
|
Kumru Hatun
18 Temmuz 2014 Cuma
ŞİMDİ BANA KAYBOLAN YILLARIMI VERSELER
3 Nisan 2014 Perşembe
Hoşgeldin yeni yaşım saçımdaki kırlarım .. HOŞGELDİN !
Bugün
benim doğumgünüm .. İyi ki doğdum iyi ki ... iyi ki .... Ana rahmine
düştüğüm an belliydi karakterim .. Hırçın asi biraz kabına siğmaz biraz
laftan anlamaz biraz uslanmaz.. Hayat bana hiçbir zaman altın tepsilerde
sunmadi bana verdiklerini hep tirnaklarımda acısı var çabalarımın ...
Olsun ... Dağına göre kâr dediler taşıdık yüklerimizi ... Şimdi geriye
bakıyorum ne çok şeyler başar mışım herseye
ragmen .. Herseyden öte bir tane vicdan azabım yok eskiye dair ! En
güzeli bu değil mi ? Büyük insan olmak için büyük kazik atanlardan
olmadim mesela ... Sevapsa Allah ile benim aramda .. Kaç çiçek yeserttim
ve yesertmeye devamm ... Ne sevap ve cennet ne çıkar ugruna ...
Mutluluk uğruna .. Ey ömur benden aldiklarin mi yoksa bana kattiklarin
mi daha agir bilrmedim .. Tek bildigim ben dogdugum gün güldü
cevremdekiler ve onemli olan ben giderken ne kadar agladiklari .....
Ağlayan olmasa da varsın canin sagolsun ..! Hosgeldin yaşım sefalar
getirdin !
8 Şubat 2014 Cumartesi
MELEĞİME
Bu hayatta en çok sana kızdım ben ve en çok sen affettin beni . Aslında affetmek zorunda da değildin ki ama ben senin hep küçük şımarık kızınım .. Sınırsızca kapris yapabiliyorum sana ; koca kız oldum ama hala yaramazlık yapıp sana naz yapabiliyorum.. Ne zaman sana anneee diye seslensem efendim yavrum diyorsun tüm naifliğinle ve tüm meraklı ses tonunla .. Telefonla arayıp ulaşamayınca defalarca aramana cemkirerek cevap verdim değil mi hep .. " ne var anne toplantıdaydım " .. ve sen burkuldun dimi telefonun diğer ucunda küçülen sen tonunla .. AFFET beni ANNE !
Annem ;
Sen benim en kızgın olduğumda sığındığım kuytu limanımsın. Kimseye anlatmadıklarımı paylaştığım sırdaşım, zaman geçirmekten en çok hoşlandığım dostum...Sen benim kendim olmamı, istediklerimi yapabilmemi ve kendi yolumu bulmamı sağladın. Bana kendi hedeflerimde yürümemi tembihledin. Senin sayende isteklerimden vazgeçmemeyi başardım. Her zaman sevgi dolu desteğinle yanımda oldun. Ne zaman ihtiyacım olsa hemen yanımdasın.Her zaman kulaklarımda senin dediklerin çınlıyor. Bana demiştin ya, güzellik ve gençlik zaman içinde geçer, kafanın içindeki güzellik ise seni hayatın boyunca her yere taşır. İşte hiç unutmayacağım hayat felsefem...Seninle hep gurur duydum güzel annem benim. Hep iyilik meleğim oldun benim. Hep dert ortağım, hep omzunda ağladığım, ağlamasına asla dayanamadığım oldun. O yumuşacık elini halen bazı yalnız anlarımda saçımın arasında hissediyorum. Halen o elinin, göğsünün kokusuyla uyandığım oluyor kötü uykulardan...
Git gide sen oluyorum anne; saçlarım, gözlerim, bakışım sen oluyor. Küçükken bakmaya doyamadığım gençlik fotoğraflarındaki kadına dönüşüyorum. Tek fark sen hep daha güzelsin..Sadece yüzüm gözüm de değil,ruhum da sana benziyor artık.Büyüdüm, 32 yaşıma geldim anne. Ama hala sana muhtacım aslında, sensiz bir hayat düşünemiyorum. Hala kokunu içime çekmek bir bebek gibi huzur veriyor,iyi ediyor beni..Bu yaşa geldim ellerin yine üzerimde, ne güzel. Senin desteğin olmasa asla bugünlere gelemezdim, biliyorum.
Annem, güzel annem,bağıra bağıra söylüyorum : SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM
8 Eylül 2013 Pazar
Sen Hiç Eşine Hasret Kaldın mı ?
Şehit
haberlerini alıyoruz televizyondan içimiz acıyor ya ağlıyoruz belki ...
Sonra yayınlıyorlar cenazeleri en acılı sahneleri başa koyarak ağlayan
analar ; bayılan baba lar ; ayakta zor duran eşler ve masum bebekler ...
Ertesi gün unutuyoruz yaaa hem ne unutma ... Peki Ateş Düştüyse nereyi
yakıyor düşündün mü ??
Sen hiç bir şehit eşi olduğunu
düşündün mü ? Şehit haberin geldiğini ve VATAN SAĞOLSUN sözleri ile en
sevdiğin varlığını al kan rengi bayrağa sarılı tabutu ile toprağa
verdiğini düşündün mü ? Ağladın mı hıçkırdın mı isyan ettin mi ?
Aylarca bitmeyecek olan akraba telkinleri evladının hiçç bitmeyecek
isyanları ve babam nerde soruları ve hiçbir özel gününde yanında
olmayacak aşkını düşündün mü ? Sevdiğin seviştiğin taptığın demirden
yapıldığını sandığın varlığı kokusuna hasret kalırcasına özledin mi ??
Kalbin taşlaştı mı sahte insanlara karşı ;seni bir daha yanına gelmemek
üzere o günden sonra terkettiklerini düşündün mü iyi gün dostlarının ..
Kalbinin ağırlığı boğazında yumru oldu mu ?? Ölürken bile yalnız
olacağını gencecik çağda hissettin mi ? ..
Ve sen evet sen ; Uğruna erkeğini feda ettiğin VATANINDA HİÇ ÜVEY KALDIN MI ???
Düşünme acılarına dayanamazsın ... Allah seni sevdiklerine bağışlasın ..
ETRAFINA NEŞE SAÇIYORSAN ....
Kafalarında yarattıkları saçma bir dünyayı senin kafana geçirerek enerjini çalmalarına izin vermeyeceksin.
Hayatta sadece sorunları olduğunu düşünenleri anlamak zorunda bırakmayacaksın kendini.Hayatın gerçek bir mucize oldugunu, şiir gibi güzellikleri bağrında taşıdıgını, hayatın her insana bir şekilde gülümsediğini anlamayanlarla uğraşmayacaksın.
İlişkilerinde sadece sorunlarını dile getiren, yaşadıkları onca güzelliği yok sayan insanlara bir dakikanı bile ayırmayacaksın.
Hakkında hiç bir şey bilmedikleri halde konuşmaya kalkanları susturacaksın.
Değerinin farkında olmayanlardan uzak duracaksın. Değerini bilerek yok saymaya çalışanlara ise haddini bildireceksin.
Fındık kabuğunu doldurmayan işlerle boğuşmanı sağlamaya çalışan insanları sileceksin defterinden.
Gülüşlerini çalmaya kalkanları çıkaracaksın hayatından.
İlişkileri bir yük haline getirenleri uzaklaştıracaksın yanından ve ilişkinin mutluluk getirmesi gerektigini yazacaksın kafana.
Velhasıl, onca yılını vererek ışıl ışıl bir enerji deposuna çevirdigin beynini düşünerek, beyinsizlere ezdirmeyeceksin kendini..
(Frank Sinatra )
31 Ağustos 2013 Cumartesi
Sen ve Ben
Yalnızlığımıza hapsolmuş iki mahkumuz işte .. Bizim yalnızlığımıza şafak atmaz gün doğmaz .. Çünkü ; Biz olmaya yetmeyecek kadar çok engelimiz var .. Mücadelemizde aşılan her engelle Biz olduğumuzu sansak ta vardığımız son noktada birbirimizi yitiriyoruz aslında .. Sen alıştım desende ben alışamıyordum senin bendeki imkansızlığına .. Sen öyle olgundun ve ben öyle çocuk .. Sen öyle alışkındın ben öyle aşık... Ben en çok gülüşündeki hüzne vuruldum ...
Aşk ateş olur yakar derler ama kimileri ateşin yaktığını bilir ; kimileri ateşte yanmayı ...
Şimdi Aşkın imkansızlığında gülüşünün yangınında yalnızlığın ateşten koğuşunda cayır cayır yanma zamanı ...
15 Ağustos 2013 Perşembe
BAZEN AŞK GİDER..
Bazen ask gider…
ve hayatta gider onun peşinden
terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın
bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir
aynada tek parça görünen bedenin aslında lime limedir
nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam
kırıklarıdır.
Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin
bazen aşk gider
önünde bir kadeh rakı küllükte bir ölüm dolusu izmarit öylece
bakakalırsın arkasından..
kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır
zaman dursun saatler hiç geçmesin istersin
tanrım ne olur gerçek olmasın ne olur güneş doğmadan geri dönsün
teninde baksa tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki
hiçbir şey sormam,
ona bu geceyi yaşanmamış sayarım unuturum yeter ki aşık
olmasın..
içimde durmaksızın çığlık atar dualar
ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden
sonra sabah olur güneş doğar
aşkın gelmez bir türlü bir gecede değişir ömrün
o bir türlü inanmak istemediğin kader seninle alay eder gibidir..
ömürünü adadığın yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka bir
hayata karışmıştır işte bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur
İNANAMAZSIN!
Bazen aşk gider..
Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten valizler dolusu anılarla kendi
yalnızlığına taşınırsın..
Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları…
Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla
geçirdiğin anıların tarihiyle ağırlaştıkça agirlasir…
Onun kollarinda geceler boyu cennet uykularina
karistigin yatak sen giderken utancindan bakamaz yüzüne
bakamaz
Dogmamis bebegin yerine koyup büyüttügün
cam önündeki o küçük mor menekşe yapraklarına kondurduğun
veda öpücüğüyle büker boynunu..
Valizlerini kapinin önüne yigip yüzün sırılsıklam son bir sigara içip
yığılırsın koltuğa Gidiyorsundur iste…
Askini kendi ellerinle bir baska aska teslim edip..
Ömrünü onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine,
sevdani onun sevdasina ekleyip…
Bazen ask gider…
Ve adresi degisir evinin…
Sesinin tonu degisir, yüzünün rengi…
Yastiginin sicakligi, yedigin yemegin tadi uykuların değişir
Ve rüyalarin her aksam açip girdigin kapidan başka bir sevda giriyordur
artık..
Her gün oturdugun koltukta
o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında bir başka sevda oturuyordur
Yillardir evinde agirladigin, masalarina konuk
oldugun, hayatlarini paylastigin dostlarinin
kahkahalari arasina bir baska ses karisiyordur artık..
Senin gölgene aliskin duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu
Her gece uyudugun yastiga bir baska sevda bırakıyordur
kokusunu
O öpmeye kiyamadigin dudaklarda bir baska sevdanın adı
Askinin o tek cennet bildigin uykularinda
bir başka sevdanın rüyaları..
Bazen ask gider ve anilarda gider pesinden…
Siz hiç o yüreginize sigdiramadiginiz askinizi
bir baska sevda için aglarken gördünüz mü?…
Ben gördüm!…
Kör oldu gözlerim onunla sevdasina ağlamaktan
Bir alev topu gibi onun için çiglik çiglik yanarken
siz hiç askinizin önünde diz çöküp
“Bu kadar çok seviyorsan birakma onu, sana kiyamam ne olur git,”
diye yalvardiniz mi?…
Onu bir baskasinin kollarinda düsünürken siz
hiç geceler boyu aklinizi kaçirmamak için kendi
kendinize bagirdiniz mi: “Unut onu, unut onu,
unut onu ya da ÖL!…”
içinizdeki o durmak bilmeyen yanginin acisini dindirsin diye kanatincaya
kadar bileklerinizi isirdiniz mi?…
Göz yaslari içinde yastiginiza gömülüp her
Tanri’ya siginmak istediginizde artik baska bir yürege sevdalı
olan askinizi ondan geri istemekten utanip dua
etmekten vazgeçtiginiz oldu mu hiç?…
Siz hiç yana yana sevdiginiz bir sevgilinin yanına
gençliginizi serip güle güle baska bir aska
ugurladiniz mi?…
Bazen ask gider!…
Ama ölüm gelmez bir türlü…
Ne yapsaniz öfke duyamazsiniz, giderken bir
kibrit aleviyle atese verdigi ömrünün alevleri içinde eriyip
giden yüzünüze siliniz giden kokunuza,
kül olan yüreginize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdaniza…
Anlarsiniz asktir bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen..
Vefasiz bir unutusa kurban olsa da solup yitmeyen
Hayattan soğutup size ölümü özleten…
Ölü bir bedende canli kalmakta direnen…
Anlarsiniz asktir bu…
Bazen ask gider…
Günler geçer ardindan ve aylar…
Bazen de yillar…
Bebekler büyür, insanlar yaslanir, insanlar ölür
esyalar eskir, evler yikilir, kurur agaçlar…
Sokaklarin adi degisir…
Acilar bellegin acimasizligina teslim olur…
Sevilen unutur, seven yanar..
Bazen ask gider…
Ya da siz gittigini sanirsiniz…
CEZMi ERSÖZ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)