18 Temmuz 2014 Cuma

ŞİMDİ BANA KAYBOLAN YILLARIMI VERSELER



İster tek gecelik, ister çok gecelik ilişki, isterse sevgili...
Bunlar erkeğin mutluluk iksiridir...
İlişkinin kalitesi değil, kantitesi (sayısı) önemlidir...
Erkek müthiş bir sevgili olduğuna inanır...
Kadınların ruhunu anladığını sanır...
Sevgilisi ya da ilişkisi olan kadınların, onsuz yapamayacaklarına derinden inanır...
“Müthiş bir sevgilidir...”
Kadınları güldürmekte ve eğlendirmektedir...
Yatakta iyidir, en azından kötü olduğunu söyleyen çıkmamıştır...
Kadına daha “kadını muamelesi” çekmediğinden, keyiflidir...
Kadınlar bu durumdaki erkeklere fazla fırça çekmezler...
Adamdan umutlarını muhafaza ettiklerinden herifçioğlunu doğduğuna pişman etmezler...
Halen evlenilebilecek, hayat kurulabilecek potansiyel yaratıktır o...
Sevgiliye efor testi yaptırmaya gerkek yoktur...
Hele bir evlenilsin, o zaman nasılsa bütün performanslar ortaya dökülecektir...
Bir bir...
Sırasıyla, parasıyla ve kafasıyla...

***
Kadın, ilişkide olduğu ya da sevgilisi bulunduğu adamı çok sıkmaz, bunaltmaz...
En azından sıkmadığını ve bunaltmadığını sanır...
Çünkü evlilik öncesi sevgililik ya da ilişki zaten kadın için bir duraktır...
Amaç finale varmaktır...
Bir an önce, sevdiği ya da gözüne kestirdiği adamın kadını olmaktır...
Kadın, kocasını ister...
Kendisini sevecek, kendisini beğenecek, sakınacak, hatta sahiplenecek, kıskanacak, ona bir erkeğe ait olduğunu hatırlatacak...
Kadın sevgili gibi koca ister...
Ama erkek, koca olduğu zaman sevgili olamaz...
Bir erkek sevgiliyken iyi olmayabilir...
Ama sevgiliyken iyi olmayan bir erkek bile koca olduğunda daha berbat olacaktır...
Bir erkek sevgiliyken mükemmel olabilir...
Ama kocayken mükemmel olmayacaktır...
Bir erkek sevgiliyken iyi olabilir...
Ama evliyken o iyilikten eser kalmayacaktır...
Gerçekte erkek koca olunca kocayacaktır...
Kadın bir erkekle sevgililiği yeterli görmez, kocası olsun ister...
Erkek sevgiliyken ki performansını gösteremez, kocayken sevgili gibi hareket edemez...
Onun için erkekler kadınlarıyla evlenmeden sevgili kalmak isterler...
Kadınlar ise evlenip, kocalarının sevgili gibi davranmasını beklerler...
Kadın ile erkeğin en temel farklarından biri budur...

***
Bunun temeli çocukluktur...
Kadının kariyer dışında nihai amacı, evlenip çocuk sahibi olmaktır...
Çocuk sahibi olacağı erkek en mükemmeli olmalıdır...
Boru değil, ondan çocuk sahibi olacaktır...
Kadın kocasının mükemmel bir sevgili, mükemmel bir baba, mükemmel bir koca olmasını ister...
Erkek mükemmel baba olduğu mekanda, mükemmel bir sevgili olamayacağına inanır...
Aile ocağında, sevgili ayaklarının hoş karşılanmayacağını düşünür...
Çocuğunun önünde, anasının sevgilisi olamayacağını varsayar...
Sevgili olacağı mekanı, evin dışında seçer...
Çocuğunun anasının yatağını şehvetten, arzudan, cinsellikten uzaklaştırır...
Karısının sevgilisi değil, kocası olmayı benimser...
Oysa kadın için tam da bu noktada koca esasen sevgilinin ta kendisidir...
Oysa bula bula bu noktada kendisine koca yerine bir hırbo çıkmaktadır.

***
O zaman, hayaller kırılır...
Umutlar tükenir...
Dünya zindan olur...
Kadın artık çok uzaklarda kalan umutsuz bir sevgiliyi arar olur...
Erkek, başka kadınlarda şehveti yaşar...
Kendi karısını ise hiçbir şeyden tatmin olmayan, yediği önünde yemediği arkasında, yine de bunalımlarda bir yaratık olarak kabullenir...
Erkek, yanında bir zamanlar aşık olup şimdi sevgili bile yapmadığı bir kadınla;
Kadın ise, artık çok uzaklarda kalan bir sevgiliye özlem duyarak, zaman zaman aldatarak, bir nebze rahatlayarak “kaybolan yıllar şarkısını mırıldanır...”
Aslında kaybolan yıllar değil, insanlardır...  

"ALINTIDIR"

3 Nisan 2014 Perşembe

Hoşgeldin yeni yaşım saçımdaki kırlarım .. HOŞGELDİN !

Bugün benim doğumgünüm .. İyi ki doğdum iyi ki ... iyi ki .... Ana rahmine düştüğüm an belliydi karakterim .. Hırçın asi biraz kabına siğmaz biraz laftan anlamaz biraz uslanmaz.. Hayat bana hiçbir zaman altın tepsilerde sunmadi bana verdiklerini hep tirnaklarımda acısı var çabalarımın ... Olsun ... Dağına göre kâr dediler taşıdık yüklerimizi ... Şimdi geriye bakıyorum ne çok şeyler başar mışım herseye ragmen .. Herseyden öte bir tane vicdan azabım yok eskiye dair ! En güzeli bu değil mi ? Büyük insan olmak için büyük kazik atanlardan olmadim mesela ... Sevapsa Allah ile benim aramda .. Kaç çiçek yeserttim ve yesertmeye devamm ... Ne sevap ve cennet ne çıkar ugruna ... Mutluluk uğruna .. Ey ömur benden aldiklarin mi yoksa bana kattiklarin mi daha agir bilrmedim .. Tek bildigim ben dogdugum gün güldü cevremdekiler ve onemli olan ben giderken ne kadar agladiklari ..... Ağlayan olmasa da varsın canin sagolsun ..! Hosgeldin yaşım sefalar getirdin !

8 Şubat 2014 Cumartesi

MELEĞİME





 Sana hiç duygularımı yazmadım Anne .. Şimdi kağıdım kalemim sevgine amade ..

   Bu hayatta en çok sana  kızdım ben ve en çok sen affettin beni . Aslında affetmek zorunda da değildin ki ama ben senin hep küçük şımarık kızınım .. Sınırsızca kapris yapabiliyorum sana ; koca kız oldum ama hala yaramazlık yapıp sana naz yapabiliyorum.. Ne zaman sana anneee diye seslensem efendim yavrum diyorsun tüm naifliğinle ve tüm meraklı ses tonunla ..  Telefonla arayıp ulaşamayınca defalarca aramana cemkirerek cevap verdim değil mi hep .. " ne var anne toplantıdaydım " .. ve sen burkuldun dimi telefonun diğer ucunda küçülen sen tonunla .. AFFET beni ANNE !

  Annem ; 
  Sen benim en kızgın olduğumda sığındığım kuytu limanımsın. Kimseye anlatmadıklarımı paylaştığım sırdaşım, zaman geçirmekten en çok hoşlandığım dostum...Sen benim kendim olmamı, istediklerimi yapabilmemi ve kendi yolumu bulmamı sağladın. Bana kendi hedeflerimde yürümemi tembihledin. Senin sayende isteklerimden vazgeçmemeyi başardım. Her zaman sevgi dolu desteğinle yanımda oldun. Ne zaman ihtiyacım olsa hemen yanımdasın.Her zaman kulaklarımda senin dediklerin çınlıyor. Bana demiştin ya, güzellik ve gençlik zaman içinde geçer, kafanın içindeki güzellik ise seni hayatın boyunca her yere taşır. İşte hiç unutmayacağım hayat felsefem...Seninle hep gurur duydum güzel annem benim. Hep iyilik meleğim oldun benim. Hep dert ortağım, hep omzunda ağladığım, ağlamasına asla dayanamadığım oldun. O yumuşacık elini halen bazı yalnız anlarımda saçımın arasında hissediyorum. Halen o elinin, göğsünün kokusuyla uyandığım oluyor kötü uykulardan...
  Git gide sen oluyorum anne; saçlarım, gözlerim, bakışım sen oluyor. Küçükken bakmaya doyamadığım gençlik fotoğraflarındaki kadına dönüşüyorum. Tek fark sen hep daha güzelsin..Sadece yüzüm gözüm de değil,ruhum da sana benziyor artık.Büyüdüm, 32 yaşıma geldim anne. Ama hala sana muhtacım aslında, sensiz bir hayat düşünemiyorum. Hala kokunu içime çekmek bir bebek gibi huzur veriyor,iyi ediyor beni..Bu yaşa geldim ellerin yine üzerimde, ne güzel. Senin desteğin olmasa asla bugünlere gelemezdim, biliyorum.
 Annem, güzel annem,bağıra bağıra söylüyorum : SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM

8 Eylül 2013 Pazar

Sen Hiç Eşine Hasret Kaldın mı ?

Şehit haberlerini alıyoruz televizyondan içimiz acıyor ya ağlıyoruz belki ... Sonra yayınlıyorlar cenazeleri en acılı sahneleri başa koyarak ağlayan analar ; bayılan baba lar ; ayakta zor duran eşler ve masum bebekler ... Ertesi gün unutuyoruz yaaa hem ne unutma ... Peki Ateş Düştüyse nereyi yakıyor düşündün mü ??
 
    Sen hiç bir şehit eşi olduğunu düşündün mü ?  Şehit haberin geldiğini ve VATAN SAĞOLSUN sözleri ile en sevdiğin varlığını  al kan rengi bayrağa sarılı tabutu ile toprağa verdiğini düşündün mü ? Ağladın mı hıçkırdın mı isyan ettin mi ?  Aylarca bitmeyecek olan akraba telkinleri  evladının hiçç bitmeyecek isyanları ve babam nerde soruları ve hiçbir özel gününde yanında olmayacak aşkını düşündün mü ? Sevdiğin seviştiğin taptığın demirden yapıldığını sandığın varlığı kokusuna hasret kalırcasına özledin mi ??  Kalbin taşlaştı mı sahte insanlara karşı ;seni bir daha yanına gelmemek üzere o günden sonra terkettiklerini düşündün mü iyi gün dostlarının ..  Kalbinin ağırlığı boğazında yumru oldu mu ?? Ölürken bile yalnız olacağını gencecik çağda hissettin mi ?  ..
   Ve sen evet sen ; Uğruna  erkeğini feda ettiğin VATANINDA HİÇ ÜVEY KALDIN MI ???

Düşünme acılarına dayanamazsın  ... Allah seni sevdiklerine bağışlasın ..

ETRAFINA NEŞE SAÇIYORSAN ....


Kafalarında yarattıkları saçma bir dünyayı senin kafana geçirerek enerjini çalmalarına izin vermeyeceksin.

Hayatta sadece sorunları olduğunu düşünenleri anlamak zorunda bırakmayacaksın kendini.Hayatın gerçek bir mucize oldugunu, şiir gibi güzellikleri bağrında taşıdıgını, hayatın her insana bir şekilde gülümsediğini anlamayanlarla uğraşmayacaksın.
İlişkilerinde sadece sorunlarını dile getiren, yaşadıkları onca güzelliği yok sayan insanlara bir dakikanı bile ayırmayacaksın.

Hakkında hiç bir şey bilmedikleri halde konuşmaya kalkanları susturacaksın.
Değerinin farkında olmayanlardan uzak duracaksın. Değerini bilerek yok saymaya çalışanlara ise haddini bildireceksin.

Fındık kabuğunu doldurmayan işlerle boğuşmanı sağlamaya çalışan insanları sileceksin defterinden.

Gülüşlerini çalmaya kalkanları çıkaracaksın hayatından.
İlişkileri bir yük haline getirenleri uzaklaştıracaksın yanından ve ilişkinin mutluluk getirmesi gerektigini yazacaksın kafana.

Velhasıl, onca yılını vererek ışıl ışıl bir enerji deposuna çevirdigin beynini düşünerek, beyinsizlere ezdirmeyeceksin kendini..

(Frank Sinatra )

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Sen ve Ben


  Yalnızlığımıza hapsolmuş iki mahkumuz işte .. Bizim yalnızlığımıza şafak atmaz gün doğmaz .. Çünkü ;  Biz olmaya yetmeyecek kadar çok engelimiz var  .. Mücadelemizde aşılan her engelle Biz  olduğumuzu sansak ta vardığımız son noktada birbirimizi yitiriyoruz aslında  ..  Sen alıştım desende ben alışamıyordum senin bendeki imkansızlığına .. Sen öyle olgundun ve ben öyle çocuk .. Sen öyle alışkındın ben öyle aşık... Ben en çok gülüşündeki hüzne vuruldum ...

 Aşk ateş olur yakar derler ama kimileri ateşin yaktığını bilir ; kimileri  ateşte yanmayı ...

Şimdi Aşkın imkansızlığında gülüşünün yangınında yalnızlığın ateşten koğuşunda cayır cayır yanma zamanı ...




15 Ağustos 2013 Perşembe

BAZEN AŞK GİDER..

Bazen ask gider…

ve hayatta gider onun peşinden

terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın

bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir

aynada tek parça görünen bedenin aslında lime limedir

nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam

kırıklarıdır.

Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin

bazen aşk gider

önünde bir kadeh rakı küllükte bir ölüm dolusu izmarit öylece

bakakalırsın arkasından..

kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır

zaman dursun saatler hiç geçmesin istersin

tanrım ne olur gerçek olmasın ne olur güneş doğmadan geri dönsün

teninde baksa tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki

hiçbir şey sormam,

ona bu geceyi yaşanmamış sayarım unuturum yeter ki aşık

olmasın..

içimde durmaksızın çığlık atar dualar

ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden

sonra sabah olur güneş doğar

aşkın gelmez bir türlü bir gecede değişir ömrün

o bir türlü inanmak istemediğin kader seninle alay eder gibidir..

ömürünü adadığın yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka bir

hayata karışmıştır işte bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur

İNANAMAZSIN!

Bazen aşk gider..

Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten valizler dolusu anılarla kendi

yalnızlığına taşınırsın..

Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları…

Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla

geçirdiğin anıların tarihiyle ağırlaştıkça agirlasir…

Onun kollarinda geceler boyu cennet uykularina

karistigin yatak sen giderken utancindan bakamaz yüzüne

bakamaz

Dogmamis bebegin yerine koyup büyüttügün

cam önündeki o küçük mor menekşe yapraklarına kondurduğun

veda öpücüğüyle büker boynunu..

Valizlerini kapinin önüne yigip yüzün sırılsıklam son bir sigara içip

yığılırsın koltuğa Gidiyorsundur iste…

Askini kendi ellerinle bir baska aska teslim edip..

Ömrünü onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine,

sevdani onun sevdasina ekleyip…

Bazen ask gider…

Ve adresi degisir evinin…

Sesinin tonu degisir, yüzünün rengi…

Yastiginin sicakligi, yedigin yemegin tadi uykuların değişir

Ve rüyalarin her aksam açip girdigin kapidan başka bir sevda giriyordur

artık..

Her gün oturdugun koltukta

o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında bir başka sevda oturuyordur

Yillardir evinde agirladigin, masalarina konuk

oldugun, hayatlarini paylastigin dostlarinin

kahkahalari arasina bir baska ses karisiyordur artık..

Senin gölgene aliskin duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu

Her gece uyudugun yastiga bir baska sevda bırakıyordur

kokusunu

O öpmeye kiyamadigin dudaklarda bir baska sevdanın adı

Askinin o tek cennet bildigin uykularinda

bir başka sevdanın rüyaları..

Bazen ask gider ve anilarda gider pesinden…

Siz hiç o yüreginize sigdiramadiginiz askinizi

bir baska sevda için aglarken gördünüz mü?…

Ben gördüm!…

Kör oldu gözlerim onunla sevdasina ağlamaktan

Bir alev topu gibi onun için çiglik çiglik yanarken

siz hiç askinizin önünde diz çöküp

“Bu kadar çok seviyorsan birakma onu, sana kiyamam ne olur git,”

diye yalvardiniz mi?…

Onu bir baskasinin kollarinda düsünürken siz

hiç geceler boyu aklinizi kaçirmamak için kendi

kendinize bagirdiniz mi: “Unut onu, unut onu,

unut onu ya da ÖL!…”

içinizdeki o durmak bilmeyen yanginin acisini dindirsin diye kanatincaya

kadar bileklerinizi isirdiniz mi?…

Göz yaslari içinde yastiginiza gömülüp her

Tanri’ya siginmak istediginizde artik baska bir yürege sevdalı

olan askinizi ondan geri istemekten utanip dua

etmekten vazgeçtiginiz oldu mu hiç?…

Siz hiç yana yana sevdiginiz bir sevgilinin yanına

gençliginizi serip güle güle baska bir aska

ugurladiniz mi?…

Bazen ask gider!…

Ama ölüm gelmez bir türlü…

Ne yapsaniz öfke duyamazsiniz, giderken bir

kibrit aleviyle atese verdigi ömrünün alevleri içinde eriyip

giden yüzünüze siliniz giden kokunuza,

kül olan yüreginize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdaniza…

Anlarsiniz asktir bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen..

Vefasiz bir unutusa kurban olsa da solup yitmeyen

Hayattan soğutup size ölümü özleten…

Ölü bir bedende canli kalmakta direnen…

Anlarsiniz asktir bu…

Bazen ask gider…

Günler geçer ardindan ve aylar…

Bazen de yillar…

Bebekler büyür, insanlar yaslanir, insanlar ölür

esyalar eskir, evler yikilir, kurur agaçlar…

Sokaklarin adi degisir…

Acilar bellegin acimasizligina teslim olur…

Sevilen unutur, seven yanar..

Bazen ask gider…

Ya da siz gittigini sanirsiniz…
CEZMi ERSÖZ